28 Temmuz 2011 Perşembe

Fenerbahçe Emenike'yi satışa çıkardı !

Günün en flaş gelişmesi diyebiliriz. Çeşitli çeşitli fikirleri düşünceleri görmekte mümkün. Hepsi sağlıklı fikirler..


-Federasyon Fenerbahçe'ye zaman tanıyor.
-Emenike'nin yargılanma korkusu..


2 Teori'den biri kesin olarak gerçekliği yansıtır.


Federasyon FB'ye nasıl zaman tanıyor? Süper kupa ertelendiğinde itiraz eden Fenerbahçe, liglerin ertelendiği açıklandığıda "saygıyla karşılıyoruz" diye bir bildiri yayınladı. Neden sizce..4-5 günlük zaman zarfı içinde neler değişti, neler döndü?


Birçok kiş tarafından kabul edile görüş, Federasyon belgelerin birazını Fenerbahçe'ye gösterdi ve onlara zaman tanıyor..


2. teori ise benim görüşüm.


Şöyle ki hepinizin hatırlayacağı üzerine Taraf Gazete'sin de çalışan Mehmet Baransu'nun "Telegol"e konuk olduğunu biliyoruz. Ve oradaki konuşmaları hatırlayacak olursak. Baransu belgelerinin birazının elinde olduğunu ve bunların kesin olduğunu söylüyordu.


Emenike Olayı için,


"Polis Emenike'nin transferinde İNG BANK'la yazışma yapıyor. Emenike'nin transferinde usulsuzluk ve Teşvik olduğunun tam belgeleri yok. O yüzden tutuksuz yargılanıyor." demişti Baransu. Net deliller yokken tutuklu yargılanması olmazdı. Delilleri toplamak için transfer parasının yattığı İNG BANK ile görüşme yapıldığını düşündüğümüzde; transfer hemen Karabük maçından sonra gerçekleşmiş ise ortada hem usulsuzluk ve Emenike'ye "oynama" talimatının olduğu ortaya çıkmış olacak. Ve Emenike'ye tekrar yargı yolu gözükecek. Hatırlayacaksınız sezon içindeki Karabük maçında Emenike "sakatım" diyerek oynamayı reddetmişti. Ve Karabük kalecisi bunu yalanlamıştı.


Şimdi Fenerbahçe yönetimi bu transferin sezon sonunda ve çok ani geliştiğini söylüyor. Bu belgeler geldiğinde Fenerbahçe Klübü'de bu durumda şah-mat olacak ve çerçeve ortaya çıkacak.


Fenerbahçe ve Emenike'nin bunu düşündüklerini varsayarsak ve Emenike'nin bu yargılanmadan korktuğunu düşünürsek Avrupa'ya gitme isteği kendisinden oluşabilir mi diye kanaat getirebiliriz.


Bu işin içinde bir bit yeniği olduğu kesin değil mi?


"Kurguladıkları senaryo ile.." diyerek kamoyu yaratmaya çalışan fenerbahçe aslında kendi senaryolarında boğulmuyor mu? TFF'yi kendilerine ortak etmiyorlar mı?


Bu Bataklık kurur mu?


Sahi?

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Nam-ı Diğer: "Pitbull Melo"


Her transferde olduğu gibi belli bir kesim tarafından yapılan "muhasabe müdürlüğü"nü ben yine yapmayacağım. Ne kadar alıyor, primleri ne kadar falan beni ilgilendiren kısmı değil.Parası bazı mali müşavirlerin canını sıkmış görünüyor. Bana kalırsa oyuncu değerlendirmesi ve perfornması ile ilgilenmek daha sağlıklı olacak.


Futbol klüpleri birer ticari işletmeler değildir. Borçları 300 Milyon olsa da bir şekilde "tasarruf" tedbirine yönelemezler. Eğer tasarruf yapmaya kalkınırsa sportif başarısızlık ortaya çıkar ve borçlar işin içinden çıkılmaz hale gelir. "Altyapı güçlendirilsin, squad ekibi çalışsın, her sene 2 tane düşük bedelli ama yararlı olacak oyuncu çıksın" derseniz anlarım ama bu olmuyorsa ya da klüp yapmak istemiyorsanız yetişmiş oyuncuları alarak ekonomik anlamda kısa vadede zora girseniz bile orta vadede harcadığınız parayı misliyle geri alırsınız. Nasıl mı?


Galatasaray'ın 5 senelik periyodda düzenli olarak "Şampiyonlar Ligi"nde gruplardan çıktığını ve 3 kere çeyrek final oynadığını varsayalım. Bu süreçte satılan localar, kombineler, formalar, Uefa'dan gelecek paralar ile Galatasaray istediği oyuncuyu transfer edebilecek bir ekonomiye sahip olur. Hayali bonservis bedellerine sahip, Cristiano Ronaldo, Lionel Messi gibi oyuncular haricinde, istenilen oyuncuya ulaşılabilecek bir ekonomiye sahip olmak için, büyük düşünmek, para harcamak gerekiyor arkadaşlar.


İyi transferler yaparak bu verdiğimiz paraların geri dönüşümü oluyor. Türk Telekom Arena'daki sadece vip koltukların kapalı gişe oynaması, Melo'nun satın alma opsiyonunu çıkartır.  Mesela, Carlos Tevez'e 30 milyon dolar verildiğini varsayalım, sadece forma ve kombine satışından bu paranın yarısını çıkartırsın. Bunun yanında "Şampiyonlar Ligi"ne ayak bastı bastı parası, tur atladıkça elde edilen gelirler, süper ligin marka değeri yükseldikçe artan yayın ihales parasını düşününce baştan verdiğin parayı fazlasıyla geri alıyorsun.


Bu bir kulüp politikasıdır, Barcelona altyapı'dan 7 tane oyuncu ile "Şampiyonlar Ligi kupası"nı kaldırır, Real Madrid yetişmiş oyuncuların bonservis bedelini ödeyerek başarıya ulaşır.  Alttan oyuncu yetiştirmeden, "Brute Force" yaparak takım elde etmeye karşı olabilirsiniz, ama bunu Dünya'nın en saçma işiymiş gibi göstermek futbolu anlamamaktır. Bu bir kulüp kültürüdür, iki türlü de başarıya ulaşabilirsiniz. Önemli olan başarı elde etmek değil midir? Daha açık konuşmak gerekirse "Şampiyon ligi"ne her sene katılıp, düzenli olarak gruplardan çıkacak bir takım elde etmektir. Sen istersen 300.000 dolar bonservisli adamlar ile bu işi yaparsın(Galatasaray'ın 10 seneden beri başarısız olduğu yöntem), istersen Felipe Melo gibi 13 milyon dolar bonservisli oyuncuyla yaparsın, eğer maçan yiyorsa, altyapıdan 5 tane dünya yıldızı çıkartıp, dünya'yı kasıp kavurursun, bunların hepsi birer yoldur ve hepsi makbüldür. 'Neden başka yolları seçmediniz' diye bir kulübün üzerine gitmek saçmalıktır.


Melo'ya gelirsek,
Galatasaray orta sahanın ortasını şenlendirmiş, güçlendirmiştir gözüküyor bu transferle. Selçuk-Melo sağlam duruyor. Kalite kokuyor. Geçen seneye nazaran bu sene Galatasaray çok doğru bir transfer politikası izlemektedir. Felipe Melo'da bu politikanın en önemli getirilerinden biridir. Takıma bu sezon çok katkı yapacaktır. İnanıyoruz. Kendisini kanıtlamış bir oyuncudur zaten.


İtalya'da "Bidon" seçilmiş olması kötü olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, Brezilya milli takımında oynamış olması da bir şey ifade etmez. Juventus'un 25 milyon euro vermesi bile Süper Toto Ligi klasından daha iyi olduğunu gösterir bence, sizce göstermez mi?


Futbol, artık orta sahalarla kazanılıyor ve Galatasaray orta sahası nicedir, imar izni bekleyen boş bir arazi gibiydi. Şimdi imar izni çıktı ve orta saha "Türkiye Ligi"nin üstünde bir noktaya çıktı. Selçuk İnan-Felipe Melo ikilisinin seviyesi bildiğin şampiyonlar ligi seviyesidir.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Sayısız bacaklı Ahtapot: Muslera

Muslera'nın nasıl bir kaleci olduğunu herkes biliyor. İffhs 2010 sıralamasına göre dünyanın en iyi kalecileri alanında 7.sırada gösterilmektedir. Herhalde bu nasıl bir kaleci olduğunu yeterince ortaya koyuyordur..  Üstelik daha henüz 25 yaşındadır kendisi.

Önemli bir not, İtalya'da Lazio forması ile çıktığı karşılaşmalarda hiç sakatlık yaşamamış bir kaleci.  Ortalama 38 maça çıkmış. 


Sosyal Paylaşım sitelerinde "çamur" atılmaya başlanmış bile. 1
2-13 ay önce, "vay cengavere bak Lazio'da çürür gider bu kaleci" deniyordu muslera için. "Galatasaray" kelimesi Fernando Muslera'nın yanına sokulunca hemen kötülenmeye başladı, bu "promising goalkeeper". Galatasaray onun peşine düşmeyip kimi almaya çalışabilir sizce? Victor valdes mi, Julio cesar mı, Casillas mı? Söyleyin, kimi?

Öncelerinde, Çeşitli forumlarda ve sosyal ağlarda "Arsen Wenger bu kaleciyi takıma kazandırmalı" diye yorumlar dönüyordu.  "Lazio kendisini bırakırsa Tottenham devreye girmeli" şeklinde postlar atılmakta idi bu takım "taraftar"ları tarafından. Zaten s
adece biz anlıyoruz kaleciden.

Fazla uzatmaya gerek olmadığını düşünüyorum. İtalya'da kendini fazlasıyla kanıtlamış bir kaleci.


Bu arada,

Bir Petr Cehc değil. 

14 Temmuz 2011 Perşembe

Ölümün Son Vurgusu...


EVET,

13 şehidimizden sonra;

-Başbakan çıkıp "sözün bittiği yerdeyiz" diyecek. Bizi sağ duyulu olmaya davet edecek. Teröristlerin amaçlarına ulaşamayacağını birlik ve beraberliğimizi bozamayacağını söyleyecek.
- Hemen ardından Obama, "terörü kınıyoruz biz de çok çektik yanınızdayız" mesajı verecek. Her türlü desteğe hazır olduklarını söyleyecek.

- bdb'den üzgünüz gibi saçma salak bir açıklama gelecek. Demokrasiden yanayız diyecekler ama kınamayacaklar. Ölen 13 şehidimizi bir kenara atıp katıldıkları yerlerde alçakça 5 insanımızı kaybettik bu kan dursun diyecekler. 

- ikinci adımda olağanüstü toplantı yapılacak, paşalar devletin üst kurumu toplanacak, toplantıdan birlik ve beraberlik mesajı çıktı diyecekler. 
- Üçüncü adımda bu saldırıdan nemalanmaya çalışan tv kanalları şehitlerin "bir gün önce annesiyle görüştü" "işte askere gitmeden katıldığı düğünde böyle dans etti" diye videoları yayınlayacaklar. Acılı ailelerin evine gidip zaten konuşmaya dermanı kalmamış ana babalara saçma sapan sorular soracaklar. Onların acılarını daha da katlayacaklar.
- Bu olayı takiben bir hafta sonra önce doğuda görev yapmış emekli bir subay televizyona çıkarılacak kendisine bilmem kaçıncı kez "neden böyle oldu" diye soracaklar eline kalem kağıt verip olayı canlandırmasını isteyecekler. Askerlik anılarını anlattıracaklar.
- Başbakan erdoğan tekrar açıklama yapacak önlemleri aldığını artık doğuda kuş uçurtulmayacağını söyleyecek. 
- İki üç hafta sonra Hilal Cebeci memelerini gösteren yeni fotoğraflar koyacak, sosyal medyada "ne çakılır bu hatuna" diye statüler girilecek.

Bir ay sonra herkes bu saldırıyı unutacak eş dost sohbetlerinde "Fener kümeye düşer mi, Hilal'in yeni fotoları çıktı mı? Bilmem hangi grup Türkiye'ye geliyormuş" diyecek insanlar.
Gerçekten niye ölüyor bu insanlar, gencecik yaşta, daha hayata başlayamadan, hayat kuramadan bu neyin ölümüdür? Bunu kim hangi argümanları art arda dizerek anlatabilir ki? buna hiçbir dil, hiçbir yürek yetmez.

O kaybedilen insanların hangisinin umrunda şu an demokrasi, yemin krizi ya da yaşam? Hangisi nefes alabiliyor şimdi?

"Beynimde bombalar patlıyor; Sanki ölüyorum ölenler yerine!"

12 Temmuz 2011 Salı

Utanç Vesikası: Türkiye Futbol Federasyon'u!

TFF bugünkü açıklamasıyla hiçbir konuda rasyonel bir karar alamayacaklarını göstermişlerdir. İster bu saatten sonra takım düşürsünler veya düşürmesinler. Hiç önemli değil. 

Klasik olacak ama bu federasyonla lig falan bitmez arkadaş! Resmen şikecileri aklayıp Galatasaray Başkanı bu durumu eleştiriyor diye Galatasaray'a "disiplin kurulu"nu hatırlatacak kadar omurgasızlaşmışlar! 

İkiyüzlülüğün, kokuşmluğun abidesi olmuş bunlar! Türk futbolunun karar mercisi mi bunlar?

Galatasaray başkanını fırsatçılıkla itham etmek kimsenin haddi değildir. Bu bir. İkincisi; sonuçları nereye kadar ulaşacağı belli olmayan bir kriz söz konusuyken hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve ligleri başlatmak; o krizi görmemezlikten gelme gafletinde bulunmaktır.


TFF : "...elde herhangi bir belge ve delil olmadan hukuka ve adalete aykırı sonuçlar yaratabilecek nitelikte alelacele karar verilmesini beklemek..."

Bakın Galatasaray Başkan'ı ne demiş; "...Kararın verilmesi için gerekli bilgi ve delillerin federasyon’umuza ivedilikle iletilerek sürecin hızlandırılacağına inanıyoruz..."

"Galatasaray Başkan"ı hemen karar verin demiyor, belge ve delil olmadan karar verin de demiyor. 'Bilgi ve delilleri bir an önce elde edin, süreci hızlandırın' diyor...

Sizlerden midem bulanıyor!

7 Temmuz 2011 Perşembe

Galatasaray'lı olmaktan "şeref" duyuyorum.

Tarihinin en kötü sezonu olan 2010-2011 sezonunda sezon bitimine 3 hafta kala ligden düşme sancısını yoğun şekilde hissettiği zamanlarda bile "şike"ye başvurmamış onurlu, gururlu, bazılarının aklı bile eremeyecek kadar büyük takım Galatasaray! Sevdam!

Arkadaşlar,

Kupalar yapmasın büyük Fenerbahçe'yi, yüreklerde hissettirdikleri yapsın; Gönüller.. Fatih Terim'e şike olayı soruluyor: "Antremana çıkıyorum şimdi.." diye söylüyor. Bu; 'ben emeğimin peşindeyim, çalışıyorum' demek. Galatasaray olmak demek!

Pisliğe bulanan takımların, taraftarlarının cansiparane sarıldığı tertemiz takımıma muhtelif bir kaç yayın organı tarafından saldırılmaya çalışılıyor; Şaşırmıyorum da, ben de ellerim kirlenince temiz bir havluya ihtiyaç duyuyorum; ama önce o elleri yıkayacak bir miktar su lazım.. Ne yazık ki bazı kendini bilmezler o kadar büyük bir panik içerisindeler ki, kirli ellerini temizlemeden tertemiz havluya silmek istiyorlar. O kadar acınacak haldeler ki kılınızı kıpırdatmadan bunu fark edebilirsiniz.


Bu ülkenin "YÖN"ü Galatasaray'dır;

 Bir kaç sene ortalığı boş buldunuz, tarihi yeniden yazıyorsunuz; Yoksa bu ülkede gerçek tarihi kimin yazdığı artık herkesin malumu. Hatırlatmaya gerek yok.

Ama:
Tarih yazanlar da unutulmaz;

3 temmuz 2011


4 Temmuz 2011 Pazartesi

FENERGENEKON

Bu takımın durumu malumun ilanıdır. Göreceksiniz eğer Türk Polis'i yüzüne gözüne bulaştırmazsa -ki bu ihtimal dışı değildir, birkaç gün içinde korku imparatorluğu çökecek. Bu takımın yaptığı bütün pislikler ve de rezillikler gün yüzüne çıkacak. Fenerbahçe korkusundan sinmiş nice insan ortaya çıkıp gerçekleri haykıracaktır.

Özellikle Fenerbahçe medyası ve bazı romantik Galatasaray'lılar tarafından suçlu çıksa dahi ceza verilmemesine yönelik telkinler yapılan veya hafiften yapılmaya başlanan bir durum aldı bu klüp. Hatta bazıları şimdiden; "Süper Lig Fener'siz olmaz, yayıncı kuruluş istenilen parayı vermez" gibi hafif tehditkar ve acınası lafları da ortama pompalıyor. Oysa tam tersi bunlar gGlatasaray'ın başına gelse ülke yıkılır, başta Ntvspor olmak üzere, bazı kanallar 24 saat yayın yapar, Galatasaray her şekilde rezil edilerek yönetiminin istifa etmesi sağlanır ve bizzat kendi medyası tarafından küme düşürülmesi istenirdi. Burada Fenerbahçe'yi yönetenler aklanırsa ne ala, ama suçlamalar doğru çıkarsa ve insanların gözüne baka baka bu iddia edilenleri işlemişlerse şeriatın kestiği parmak acımamalı.

Rezillik yuvası, şike kumkuması, teşvik primi muskası, antipati manyağı müessese! Boşuna değil bu nefret, boşuna değil bunların "Biz bize yeteriz" demesi. Boşuna değil "17'iniz gelin" demeleri. Bursa'lısı, Trabzonlu'su, Ankara'lısı, Galatasaray'lısı..Boşuna değil bu öfke! Yıllardır yaptıkları çirkeflikler, lekeler, şerefsizlikler su doldurma noktasına geldi artık. Bir korku imparatorluğu dediğim gibi çökmek üzere. "İtin ahmağı baklavadan pay umar." Gelinen nokta da birşeylerin olacağı, olanakların sağlanacağı çok aşikar. 


"Fenerbahçe'ye ceza vererek Türk Futbol'unu mu temizleyeceksiniz" diyenleri mi ararsın, şikenin tarihini ilk insana götürenleri mi, lafa gelince "arınalım-temizlenelim" deyip, ondan sonra iş zülf-ü yare dokununca Fenerbahçe giderse "marka değeri" sıfırlanır diyen iki yüzlüleri mi?
Bu safsataların hadi en iyi niyetlisine diyelim, şöyle bir cevap verilebilir pekala, İtalya'da temiz eller veya futbol'da şike soruşturması açıldığında, ordaki adli makamın amacının bir sistem kahramanlığı olmadığını, daha doğrusu sistemi pir-ü pak edemeyeceklerini savcısı da biliyordu, İtalyan vatandaşı da biliyordu. Bir yerden başlandı, bir milat yaratılmaya çalışıldı. Yoksa, 30 sene önceki şampiyonluklar da incelensin demek, hele hele şu an kapının önündeki taptaze pisliği temizlemeden, onun hesabını vermeden, en hafif ifadeyle, iyi niyetle ve hakikat arayıcılığıyla bağdaşmaz. Ha, 20 sene önceki meseleler için elinizde bilgi, belge, kaset varsa ben buradan onlar da ortaya koyulsun derim.

Toroğlu'nun dün akşam veciz bir biçimde dediği gibi, belki kaos olur, ortalık birbirine girer ama eski haliyle 'her gün ölen Türk Futbolu bu sefer en azından 1 gün ölür' ve kendini küllerinden yeniden yaratır. Bu olaylarla da kimsenin Tanrı olmadığı bir kez daha anlaşılır, şike yapmaya niyetlenen de bir kez daha düşünür.
Bir sözüm de telegol'cülere, spesifik olarak sayın Çakar'a olacak; Hafızası iyi olan sadece siz değilsiniz sayın çakar, 'Biz dediydik ama aşağılandık, konuşturulmadık' triplerine de hiç girmenizi tavsiye etmem, çünkü Luchesku'yla zat-ı alileriniz arasında 'mahçupsun Güntekin' deyişiyle özdeşleşen o sert tartışmaların/polemiğin yaşandığı günlerde, adamın kendisiyle ilgisi bulunmayan ve dahlinin olmadığı bir döneme, diktatör çavuşesku zamanındaki şikelere göndermelerle hocanın futbol bilgisini, geldiği futbol kültürünü ülkesinde yaşanmış karanlık bir dönem üzerinden, bir beyefendiye yakışmayacak bir biçimde, bel altına vurarak tartışmaya açmış, hocayla açıkça alay etmiştiniz. Halbuki o dönemde 'Türk futbolu'ndaki eller de Çavuşesku raconuyla/yöntemleriyle, onunki kadar açık olmasa bile şampiyonu, düşeni-çıkanı tayin ediyordu. Pekala, ben de size şimdi sizin üslubunuzla ve bir ingiliz sporseveri ağzıyla sormak isterim, kaç gramlık şeffaf bir Türkiye Futbol liginin hakemiydiniz ve spor yazarısınız?

Konuyla hiç ilgisi olmadığı halde, 'Türk Futbolu'na dair eleştirilerini sıralayan bir adama 'Burası Çavuşesku Romanya'sı değil' derken ki 'Türk futbol'u sözcüsü üslubunuzla, dün akşamki 'Türk futbolu'ndaki son temiz adam duruşunuzdaki etik açmazı, yaman çelişkiyi ve katıksız iki yüzlülüğü nereye koyacağız?

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Yeni Aslan: Jaka Lakovic!

Galatasaray'ımız avrupanın bir numaraları PG'lerinden Jaka Lakovic'i kadrosuna katmıştır. Son 2 yılda muazzam kademe yükselterek basketbol şubesini bu durumda görmek gerçekten sevindirici. EL için a lisansı kaybettiğimiz şu günlerde elemelerde şansımızın çok yüksek olduğu da önemli nokta. Gordon gibi mükemmel bir savunmacı ve Lakovic transferi muazzam oldu. Müthiş 3'lük yüzdesi ile çok canlar yakabilecek bir insan! Ayrıca Pick&Roll'ü kusursuz oynayan bir adam var karşımızda. 


Asist özelliği ve tam bir lider yapısı onu komplike bir oyuncu yapıyor. En kritik anlarda sahne almasını biliyor ve gerekli sorumluluğu yerine getiriyor.

lakovic sezon genelinde %38 3'lük istatistiği ile oynamış. Muazzam bir rakam! İç saha atışlarında %56 gibi bir yüzde söz konusu. Tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık ve seçik bir isim! Avrupa'nın en iyi PG'lerinden biri, Türkiye'nin en iyi PG'si diyebiliriz Lakovic adına.

Not düşmek gerekirse;

Çekemeyenler anten taksın!

1 Temmuz 2011 Cuma

Jamon Lucas Gordon


PG ve Forvet pozisyonunda oynayabilir. Olympiakos'ta rotasyonda görev alıyordu. Çok iyi savunmacı olduğu söyleniyor. Galatasaray'ımıza hayırlı olsun.