23 Temmuz 2011 Cumartesi

Nam-ı Diğer: "Pitbull Melo"


Her transferde olduğu gibi belli bir kesim tarafından yapılan "muhasabe müdürlüğü"nü ben yine yapmayacağım. Ne kadar alıyor, primleri ne kadar falan beni ilgilendiren kısmı değil.Parası bazı mali müşavirlerin canını sıkmış görünüyor. Bana kalırsa oyuncu değerlendirmesi ve perfornması ile ilgilenmek daha sağlıklı olacak.


Futbol klüpleri birer ticari işletmeler değildir. Borçları 300 Milyon olsa da bir şekilde "tasarruf" tedbirine yönelemezler. Eğer tasarruf yapmaya kalkınırsa sportif başarısızlık ortaya çıkar ve borçlar işin içinden çıkılmaz hale gelir. "Altyapı güçlendirilsin, squad ekibi çalışsın, her sene 2 tane düşük bedelli ama yararlı olacak oyuncu çıksın" derseniz anlarım ama bu olmuyorsa ya da klüp yapmak istemiyorsanız yetişmiş oyuncuları alarak ekonomik anlamda kısa vadede zora girseniz bile orta vadede harcadığınız parayı misliyle geri alırsınız. Nasıl mı?


Galatasaray'ın 5 senelik periyodda düzenli olarak "Şampiyonlar Ligi"nde gruplardan çıktığını ve 3 kere çeyrek final oynadığını varsayalım. Bu süreçte satılan localar, kombineler, formalar, Uefa'dan gelecek paralar ile Galatasaray istediği oyuncuyu transfer edebilecek bir ekonomiye sahip olur. Hayali bonservis bedellerine sahip, Cristiano Ronaldo, Lionel Messi gibi oyuncular haricinde, istenilen oyuncuya ulaşılabilecek bir ekonomiye sahip olmak için, büyük düşünmek, para harcamak gerekiyor arkadaşlar.


İyi transferler yaparak bu verdiğimiz paraların geri dönüşümü oluyor. Türk Telekom Arena'daki sadece vip koltukların kapalı gişe oynaması, Melo'nun satın alma opsiyonunu çıkartır.  Mesela, Carlos Tevez'e 30 milyon dolar verildiğini varsayalım, sadece forma ve kombine satışından bu paranın yarısını çıkartırsın. Bunun yanında "Şampiyonlar Ligi"ne ayak bastı bastı parası, tur atladıkça elde edilen gelirler, süper ligin marka değeri yükseldikçe artan yayın ihales parasını düşününce baştan verdiğin parayı fazlasıyla geri alıyorsun.


Bu bir kulüp politikasıdır, Barcelona altyapı'dan 7 tane oyuncu ile "Şampiyonlar Ligi kupası"nı kaldırır, Real Madrid yetişmiş oyuncuların bonservis bedelini ödeyerek başarıya ulaşır.  Alttan oyuncu yetiştirmeden, "Brute Force" yaparak takım elde etmeye karşı olabilirsiniz, ama bunu Dünya'nın en saçma işiymiş gibi göstermek futbolu anlamamaktır. Bu bir kulüp kültürüdür, iki türlü de başarıya ulaşabilirsiniz. Önemli olan başarı elde etmek değil midir? Daha açık konuşmak gerekirse "Şampiyon ligi"ne her sene katılıp, düzenli olarak gruplardan çıkacak bir takım elde etmektir. Sen istersen 300.000 dolar bonservisli adamlar ile bu işi yaparsın(Galatasaray'ın 10 seneden beri başarısız olduğu yöntem), istersen Felipe Melo gibi 13 milyon dolar bonservisli oyuncuyla yaparsın, eğer maçan yiyorsa, altyapıdan 5 tane dünya yıldızı çıkartıp, dünya'yı kasıp kavurursun, bunların hepsi birer yoldur ve hepsi makbüldür. 'Neden başka yolları seçmediniz' diye bir kulübün üzerine gitmek saçmalıktır.


Melo'ya gelirsek,
Galatasaray orta sahanın ortasını şenlendirmiş, güçlendirmiştir gözüküyor bu transferle. Selçuk-Melo sağlam duruyor. Kalite kokuyor. Geçen seneye nazaran bu sene Galatasaray çok doğru bir transfer politikası izlemektedir. Felipe Melo'da bu politikanın en önemli getirilerinden biridir. Takıma bu sezon çok katkı yapacaktır. İnanıyoruz. Kendisini kanıtlamış bir oyuncudur zaten.


İtalya'da "Bidon" seçilmiş olması kötü olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, Brezilya milli takımında oynamış olması da bir şey ifade etmez. Juventus'un 25 milyon euro vermesi bile Süper Toto Ligi klasından daha iyi olduğunu gösterir bence, sizce göstermez mi?


Futbol, artık orta sahalarla kazanılıyor ve Galatasaray orta sahası nicedir, imar izni bekleyen boş bir arazi gibiydi. Şimdi imar izni çıktı ve orta saha "Türkiye Ligi"nin üstünde bir noktaya çıktı. Selçuk İnan-Felipe Melo ikilisinin seviyesi bildiğin şampiyonlar ligi seviyesidir.

0 yorum:

Yorum Gönder